BBP Genel Başkan Yardımcısı Gürhan, son günlerdeki gelişmelerin Suriye rejiminin yavaşça çekilme olasılığının düşük olduğunu gösterdiğini kaydederek, “Türkiye’nin Suriye politikasında eli tetikte olmamalı; yumuşak önlemlerle yıllardır birlikte yaşadığı bölge halkının ağabeyi olması gerekir. 'İlle de benim dediğim olacak' diyen ABD'nin oyununa gelmemeli. Bu tavrın birçok örneği Afrika da Orta Doğu'da olmuş ve haklı-haksız yere çok kan dökülmüştür” dedi.

Türkiye'nin bölge halkını desteklediğini kaydeden Gürhan, “Demokratik ve meşru taleplerinin yanındayız. Siyasi ve ekonomik her türlü desteği yapmak zorundayız. Bölge halkı ile birçok yönden kültürel ve tarihi bağlarımız var. Türkiye olarak bu değişimi barışçı ve Suriye halkının beklentilerine cevap verecek şekilde gerçekleştirecek katkıda bulunmalıyız. Ancak önemli olan kendi kendilerine karar vermeleri. Dışarıdan gelen birçok baskı, zorlama ve kışkırtmalar ile Suriye içinde farklı yapıdaki etnik ve mezhepsel grupların kendi yaşadıkları bölgelerde otonom ve bağımsız bölgeler oluşturma çalışmaları, bölgede bulunan bütün etnik ve mezhepsel unsurları tahrik etmekte ve Suriye’nin toprak bütünlüğü bozularak adeta yenilmesi kolay olan küçük parçalara ayrılmaya çalışılmaktadır” ifadelerini kullandı.

ABD’nin meseleye, "İstediğim olsun da ne olursa olsun" mantığı ile yaklaştığının altını çizen BBP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Gürhan, “Zorlamalar ileriki zamanlarda farklı nedenleri çıkarır ise bu iyi hesaplanmalı, düşünülmeli, analiz edilmelidir. Ya yıllar sonra bu dayatmanın Suriye halkı için değil de ABD halkının çıkarları için olduğu ve arkasında Amerikan Ergenekon’u CIA'in olduğu ortaya çıkarsa yaşanacak olanların hesabını kim verecek?” diye sordu.

Gürhan, “Biz bütün bu ihtimallerin olabileceğini çok çok iyi bilen, ölçen, biçen tartan aynı zamanda yaşayan bir partiyiz. Biz 12 Eylül’de bunu gördük, ‘Düşmanı yanlış yerde aramayız’ dedik. İnşallah tarihe yanlış bir not düşülmez. Kimlerin bu tür olaylardan çıkar sağlayacağının hesabının iyi yapılması gerekiyor. Hak ve hukuk iyi gözlemlenmeli ve acele etmeden daha sakin ve sabırlı bakılmalı. Çünkü bölge halkı ile biz asırlarca süren ortak kader birlikteliği ve İslam kardeşliğinin hukuku ile yaşadık. Bölgede yaşanacak olan her türlü senaryoda Türkiye ve Suriye topraklarına şu ve ya bu sebeple ayak basacak olan dış mihraklar, olacak olan gelişmelerin sorumlusu olur. Bölgeye yönelik siyasi çözüm arayışları dış dayatmalar ile olmamalıdır. Türkiye’nin hamiliğinde Türkiyeli ve Suriyeli tarih uzmanları başta olmak üzere bölgenin kültürel, sosyal yaşantısını ve isteklerini iyi bilen akil kişiler, bilim adamları, bölgede sözü geçen kanaat önderleri gibi kişilerden oluşturulacak bir heyetle ortak tarih ve kader birlikteliğimize, İslam kardeşliğimize halel getirmeyecek milli ve yerli alternatif bir planın Annan Planı'na karşı ortaya konulması, bölgedeki halkların yararına olacaktır. Suriye’de bardağı taşıran damlaların nedenleri çok iyi düşünülmeli, bardak nereden taşırılıyorsa ona bakılmalıdır” dedi.

Suriye’de yaşanan katliam, işkence, baskı ve zulümlerin maruz kalanları üzdüğü kadar Anadolu insanını da üzmekte olduğunu vurgulayan Ahmet Gürhan, “Hula, Libya, Pakistan, Afganistan, Gazze ve Hocalı’daki çocuklar da bizim çocuklarımız. Onların aileleriyle birlikte üzülüyoruz. Küresel vicdan bunları da kendini iyi tanımlayarak hesaplamalı. Neden hep gözyaşı, kan, zulüm Müslüman kardeşlerimizde var? Yoksa küresel vicdanın Suriye halkını bahane ederek yapmak istediği başka çıkar hesapları mı var?” ifadelerini kullandı.

01.06.2012